13 Eylül 2012 Perşembe

3D Görüntüleme Teknolojileri

Temel olarak bilgisayarınızın ekranı iki boyutlu (2D) bir yüzeydir ve iki boyutlu bir yüzeyde üç boyutlu (3D) bir görüntü izlemek imkansızdır. 3D görüntüleme teknolojileri bu imkansızlık içerisinde insan beynini bir şekilde kandırıp gördüğü görüntünün üç boyutlu olduğunu sanmasını sağlayan sistemlerdir.

Görüntü sistemlerinin insan beynini kandırması temelde iki şekilde yapılır, ya çoğumuzun sinemalarda gördüğü gibi değişik özellikleri olan bir gözlük takarak, ya da çok gelişmiş bir ekran sistemi kullanarak (gözlüksüz). Önce basit olarak gözlük teknolojisinden bahsetmeye çalışacağım.

Bildiğiniz gibi sinema teknolojisi insan gözünün ve beyninin çok basit bir yanılgısına dayanır. İnsan beyni kendisine üst üste saniyede 20 resimden fazlası gösterildiği zaman bu resimleri ayrı ayrı algılama yetisini kaybeder ve bu resimleri hareketli olarak algılar. Sinema filmi de aslında bir fotoğraf makinesinin saniyede 24 fotoğraf çekmesi ile oluşturulur. Sinemadaki projektör de bu çekilen filmleri saniyede 24 kare olarak bize gösterdiğinde ayrı ayrı fotoğraflar değil hareketli bir film görürüz. Televizyon ekranında da aynı teknik kullanılmasına rağmen bize saniyede 50 kare gösterilir.

Gözlükle 3D teknolojisi kullandığınızda temelde iki seçiminiz var. Ya iki gözün de aynı anda görmesini sağlayacaksınız ama her iki göz de farklı iki resim görecek, ya da iki göz sırayla farklı görüntüler görecekler.

Pek çok sinemada kullanılan, normalde daha hafif gözlükler iki gözün de aynı anda görmesini sağlar, ancak ışığın polarizasyon denilen özelliği kullanılarak iki göz hafif farklı resimler görür, bu da beynimizin bu iki farklı resmi üst üste koyarak üç boyutlu görüntü oluşturmasına yardım eder.

Bazı sinemalarda ise çok daha ağır gözlükler (shutter glasses) vardır. Bu ağır gözlüklerin içerisindeki bir mekanizma iki gözün aynı anda değil sırayla görmesini sağlar. Aynı anda da ekrana bir bir gözün sonra da diğer gözün görmesi gereken resim yansıtılır. Bizim fark etmediğimiz, sinema perdesinin arkasında bir verici olduğu, gözlüklerimizin içindeki alıcının da bu verici ile haberleşerek hangi gözün hangi resmi göreceğini belirlemesidir.

Bu iki teknoloji de evde televizyonlarda ve bilgisayarlarda kullanılabilir. (Burada artık tüm ekranların LCD teknolojisi kullandığını kabul ederek eski usul tüplü ekranlardan bahsetmeyeceğim.) Ama küçük bir farkla. Polarize gözlükleri kullanmak için özel bir ekran yapısı gereklidir. Yani her ekranda oynatacağınız filmi polarize 3D gözlükle seyredemezsiniz, bunun için özel ekran yapısına ihtiyaç vardır. Shutter teknolojisi bize daha da önemli bir kısıt getirir. Burada iki göz sırayla gördüğü için saniyede 50 resim gösterilmesi yeterli değildir, saniyede her göz için 50 resim yani toplamda saniyede 100 resim gösterebilen bir televizyonumuzun olması gerekir. Yani sadece üzerinde 100 Hz (ve üzeri) ibaresi olan televizyonlar shutter teknolojisi kullanan 3D filmleri gösterebilirler. Bu da televizyon ve ekranların maliyetini fazlasıyla arttıran bir unsurdur. 

Ama bu iki teknolojinin de temel iki faydası vardır, birincisi kafanızı sağa sola oynattığınızda görüntü bozulmaz (yan yatarak polarize gözlükle film seyredemezsiniz, oturmanız lazım). İkincisi de aynı anda birden fazla kişi gözlüğe sahip olmak şartıyla 3D film seyredebilir.

Gelelim gözlüksüz 3D teknolojilerine: Buradaki ilk adım LCD ekranların içindeki kristallerin polarizasyon özelliklerinden faydalanarak iki göze aynı anda iki farklı resmin gitmesini sağlamaktır. Fark edeceğiniz gibi, bu sistemde her göz için ellişer resim kullanılmadığı için ekran yenileme hızının da çok yüksek olması gerekmez. Yan yana iki pikselden biri sağ, biri sol göz için resim ürettiğinden ekrandaki resmin kalitesinin azalmaması için ekran çözünürlüğünün normalden yüksek olması gerekir. Faydası bu sistemi kullanan ekranlarda aynı anda birden fazla kişinin 3D film izleyebilmesidir. Ama çok önemli bir kısıtlaması da kişilerin film izlerken belirli noktalarda kafalarını fazla oynatmadan oturmaları gereğidir. Bunun sebebi de ekranın sizin nerede olacağınızı düşünmeden sadece ekran karşısında belirli noktalardan görünecek 3D görüntü yaratmasıdır.

Bu teknolojiyi bir adım daha ileriye götürmek mümkündür. Artık çoğu bilgisayarda kamera olduğu için kamera film gösterirken sizin gözünüzün nerede olduğunu algılayıp ekranın ona göre bir görüntü hazırlamasını sağlayabilir. Anlayabileceğiniz üzere bu normalin çok üzerinde bir hesaplama hızı gerektirmektedir bu sebepten de ancak çok hızlı bilgisayarların yapabileceği bir iştir. Benzer bir teknolojiyi televizyonun üzerine kamera koyarak televizyonlarda da uygulamak mümkündür.

Bugün için 3D teknolojisinin gelmiş olduğu nokta budur. Şimdi araştırmalar birden çok kamera koyarak aynı anda birden çok kişinin birlikte seyretmesi yönünde devam etmektedir.

Son bir uyarı: Kullanılan sistem ne olursa olsun her göz resmin ancak bir kısmını gördüğü için normalde 2D bir sistemdeki ekran veya görüntü parlaklığına ulaşabilmek için en az iki kat daha parlak bir görüntü üretmek gerekmektedir. Bu sebeple de 3D film gösterebilen sistemlerin enerji tüketimi 2D sistemlere göre çok daha fazladır. Bundan dolayı da özellikle notebook bilgisayarlarda 3D film seyredebilmek için cihazın elektriğe bağlı olması neredeyse şarttır.

7 Ağustos 2012 Salı

Notebook İşlemcileri

Notebook bilgisayarınızın belki de en önemli bileşeni işlemcisidir. İşlemci bilgisayarın "işlem yapan" birimidir. Yani siz bilgisayara bir emir verdiğinizde bu emirin yerine getirilmesini koordine eden parça işlemcidir. CPU, mikroprosesör, beyin işlemci için kullanılabilen diğer isimlerdir.

Bilgisayarın diğer özelliklerini de belirleyen ana parça işlemcidir. Yani bilgisayarın anakartı, hafızası ve diğer parçaları işlemcisine uygun olarak seçilmelidir. Normalde siz kendinize bir notebook bilgisayar "toplamayacağınıza" göre, sizin satın alacağınız bilgisayar bu bağlamda optimize edilmiş, en uygun parça bileşimine sahip demektir. Satın alacağınız notebook bilgisayarın gerçekten hiç adı duyulmamış ve neredeyse "toplama" olarak adlandırılabilecek bir bilgisayar olması durumu hariç sizin temel özen göstermeniz gereken konu bilgisayarınızın hangi işlemciye sahip olacağını belirlemektir, üreticiler geri kalan parçaların uygunluğunu zaten belirlemişlerdir.

Dünyada notebook bilgisayarlar için işlemci üretebilen sadece iki firma var, Intel ve AMD (diğer firmalar olsa da bunların pazar payı çok önemli değildir). Intel'in piyasa payı %84, AMD'nin ise %16'dır. Temelde alt segmentte AMD üst segmentte de Intel işlemciler tercih edilir.

Intel Kaliforniya, ABD merkezli bir şirkettir. Bilgisayar işlemcilerinin çoğunu Intel üretir. Bugün notebook piyasasında ihtiyacınıza göre pek çok değişik Intel işlemci bulunmaktadır. Bu işlemcileri tanımlamak için kullanılan ana ölçüt hangi teknolojiyi kullanarak üretilmiş olduklarıdır. Intel işlemci alacağınız zaman karşılaşabileceğiniz dört teknoloji vardır: Core, Pentium, Celeron ve Atom. Bunları en gelişmişten en basite sıraladım. Atom teknolojisi genelde küçük netbooklarda kullanılır. Daha önemli olan üst teknolojilerin tamamı aynı üretim sistemine dayanır. Bu üretim sistemi de işlemcinin her milimetre karesine kaç tane transistör sıkıştırıldığına göre adlandırılır. Yani, bugün kullanılan işlemci teknolojisi Sandy Bridge diye adlandırılır, bundan önceki teknoloji Nehalem, sonraki teknoloji de Haswell teknolojisi olacaktır. Ayrıca her teknoloji her sene bir de alt gruba ayrılır, mesela 2012 yılının alt grubu Ivy Bridge teknolojisidir. Çok karıştığının farkındayım, şöyle açmak gerekirse: 2012 yılının ortasında Intel firmasının ürettiği notebook işlemcileri (Core, Pentium, Celeron grupları) Ivy Bridge teknolojisi kullanılarak üretilir. Ivy Bridge de Sandy Bridge teknolojisinin bir alt kırılımıdır.

Dolayısıyla siz yeni bir bilgisayar aldığınızda bunun işlemcisi Nehalem teknolojisi ile üretilmişse bu eski bir teknoloji ile üretilmiş demektir. Bugün (2012 ortası) piyasada olan işlemciler ya Sandy Bridge ya da Ivy Bridge teknolojisi ile üretilmiştir.

Gelelim işlemci gruplarına. En üst kalite grubunda Core cinsi işlemciler bulunur. Bu işlemciler de kendi aralarında üçe ayrılır, i3, i5 ve i7 olmak üzere. Burada en kuvvetli olan işlemci i7 en zayıf olan da i3 işlemcidir. Teknoloji olarak bir alt grupta Pentium, en alt grupta da Celeron işlemciler bulunur.

Diğer işlemci üreticisi AMD de gene Kaliforniya merkezli bir şirkettir. AMD işlemcileri Intel işlemcileri kadar bilinmediği için alacağınız cihazda karmaşa yaşamanız doğaldır, özellikle de piyasada uygun fiyatlara ellerinde kalan cihazları satmaya çalışan bunca firma varken.

AMD işlemcili bir bilgisayar almak istiyorsanız özellikle teknolojisine dikkat etmelisiniz. Bugün için satılan ana teknoloji Vision teknolojisidir. Vision teknolojisi ile satılan işlemci CPU (Central Processing Unit) değil APU (Accelerated Processing Unit) olarak adlandırılıyor. Bundaki temel fark da CPU sadece işlemci olarak çalışırken APU işlemci + ekran kartı olarak işlem gösteriyor. Dolayısıyla da CPU hızları ile APU hızlarını karşılaştırmayın, bu elmalarla armutları karşılaştırmak kadar farklı bir olay. Bir önceki nesilin işlemcileri de Athlon II ve Turion II işlemcilerdir. Athlon işlemciler masaüstü, Turion işlemciler de notebook bilgisayarlar için tasarlanmış olduğundan Athlon işlemciler notebooklarda kullanıldığı zaman (ki sorunsuz kullanılabilirler) hem pil ömrü daha kısadır, hem de ısınma sorunları olabilir. Intel işlemcilerde olduğu gibi AMD işlemcilerde de kalite sıralaması Vision, Turion II ve Athlon II diye gider. 

İşlemcileri etkileyen bir diğer konu çekirdektir. Yani aslında aynı işlemci "kutusu" içerisinde kaç tane işlemci olduğu. Temelde ne kadar fazla çekirdek varsa, işlemci o denli hızlıdır. Ancak unutmayın, çekirdeklerden performans alınmasını sağlayan işletim sistemi ve kullandığınız programlardır. Eğer işletim sisteminiz uygun değilse dört çekirdekli bir işlemcinizin olması cihazınızı dört kat daha hızlandırmaz. Bir de karşıt not: İşlemcinizin ne kadar çok çekirdeği varsa ısınma sorunu da o denli yüksek olacaktır.

Son olarak, sakın markalar ya da teknolojiler arasında hız karşılaştırması yapmayın. Çift çekirdekli AMD Vision 1.65 GHz işlemci çift çekirdekli AMD Vision 1.3 GHz işlemciden daha hızlıdır ama benzer şekilde AMD Turion II 2.5 GHz işlemci AMD Vision 1.65 GHz işlemciden veya Intel Core i7 2GHz işlemciden daha hızlıdır diyemezsiniz. Bu sadece GHz olarak hıza bakılarak söylenebilecek bir şey değildir. Bu karşılaştırmayı yapabilecek programlar vardır (benchmarking programları), hız karşılaştırması ancak bu programlar kullanılarak ve işletim sistemi de dahil olmak üzere cihazın tamamına bakılarak yapılmalıdır. Satın alma aşamasında "%10 daha hızlı bir işlemciye mi para yatırsam yoksa %50 daha fazla RAM veya sabit disk alanım mı olsa?" derseniz, tercihinizi hep RAM ve sabit diskten yana kullanmanızı tavsiye ederim. Eğer cihazınızda RAM veya sabit disk kısıntısı varsa bu performansı işlemciden çok daha fazla etkileyecektir, çünkü işlemci gerçekten çok çok hızlıdır, o kadar hızlıdır ki cihazın geri kalan parçaları ve yazılımı onun hızına ayak uydurmakta zorlanır. Bu sebepten hızlı bir işlemci iyidir, ama cihazın geri kalanının da ona ayak uydurmasını sağlamak gerekir.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Bilgisayarınızın Garantisi

İstek üzerine bu yazımız bilgisayarınızın garantisi üzerine olacak. 

Hangi marka cihaz alırsanız alın, cihazınızın en az iki yıl garantisi vardır. Bu garanti cihazın üretim hatalarına karşı size verilen garantidir. Yani her ne kadar siz cihazın her hatasının garanti altında olduğunu düşünseniz de, hangi üretici olursa olsun cihazın her arızasını garanti altında değerlendirmeyebiliyor.

Cihazın arızasının değerlendirilmesinde yapılacak temel bir işlem vardır, bu da o cihazın içindeki sabit diski çıkartıp başka bir disk takıp aynı arızayı verip vermediğini kontrol etmektir. Eğer yeni sabit disk takıldığında cihaz aynı hatayı vermiyorsa hata ya sabit diskte ya da yazılımdadır. 

Sabit disk hataları en kolay anlaşılan hatalardan olduğu için hızlıca giderilir. Ancak eğer sorun yazılımdaysa, sakın unutmayın, bu tamamen garanti dışı bir konudur. Eğer yazılım arızası varsa, cihazı teslim ettiğiniz servis size cihazı geri verebilir ve sizin gidermenizi bekler, ya da isterseniz kendileri de giderebilir. Her iki durumda da arızanın giderilmesi sizin sorumluluğunuzdur. Siz arızanın donanım olduğuna inanıyorsunuzdur belki, ama servis açısından yazılım-donanım ayırımı yapılması gayet kolaydır, dolayısıyla servis "yazılım" diyerek geri gönderiyorsa, tartışmadan kabullenin.

İkinci büyük sorun cihazın ısınması üzerinedir. Bu noktada da şunu unutmayın, eğer hızlı bir cihaz alıp oyun oynuyorsanız, veya alabileceğiniz en ucuz bilgisayarı alıyorsanız, cihazın ısınması normaldir. Isınmanın temel sebebi gayet fazla ısı üreten minik bir silikon parçasını dar ve kapalı bir kutunun içine koyulmasıdır. Eğer fazla ısınmayan bir bilgisayarınız olsun istiyorsanız:

  • En yeni işlemciye sahip, en gelişmiş bilgisayardan uzak durun. "En yeni işlemci" dediğiniz aynı büyüklükteki silikon parçasının içine bir önceki versiyondan çok daha fazla elektronik tıkılmasıdır. Bunlar da çalışırken daha fazla ısı üretecekleri için cihazın ısınmasına sebep olacaklardır.
  • En ince bilgisayarlardan uzak durun. Bu cihazların soğutma için fazla imkanları olmadığından daha fazla ısınırlar.
  • Cihazı masa üzerinde kullanın, kucağınıza aldığınız an cihaz daha fazla ısınacaktır. Unutmayın bu cihazın adı "laptop" değil "notebook", yani dizüstü değil, taşınabilir bilgisayar.
  • Cihazınızda masaüstü bilgisayarlarla yapılacak herşeyi yapabileceğinizi sanmayın, çünkü masaüstü cihazlar neredeyse bir karış büyüklükte fanlara sahiptir, soğutulmaları daha kolaydır.
  • Genelde alt katmandaki cihazlardan uzak durun çünkü bunların tasarımları ısıyı yeterli derecede dağıtabilecek kapasitede olmayabilir.


Siz ne kadar uğraşırsanız uğraşın, cihaz gene de ısınıyor olabilir, bu da aslında ciddi bir sorun değildir. Cihaz eğer ısındıktan sonra kendini kapatıyorsa bu bir problemdir. Eğer kendiliğinden kapanmıyorsa bu bir arıza bile kabul edilmeyebilir, gittiğiniz servise kızmayın. Ayrıca eğer cihazın fanı temizlendikten sonra ısınma problemi ortadan kalkabilir ve unutmayın, fan temizliği cihazın kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan bir problemin giderilmesi olduğu için garanti kapsamında değerlendirilmeyebilir.

Bir diğer sorunumuz sabit disk arızaları üzerine olacak. Kanuna göre, cihazınızın içindeki verilerden siz sorumlusunuz. Yani cihazın içindeki veriler kaybolduğu için cihazın üreticisini ya da servisini suçlayamazsınız. Bu sebepten de devamlı yedek almak zorundasınız. Hatta arıza sebebi her ne olursa olsun cihazınızı servise göndermeden önce yedeklerinizi almış olmanız gerekiyor, çünkü cihazınızı ekranını sildirmek için bile servise vermiş olsanız servis cihazın sabit diskini formatlayıp size geri verebilir, burada iddia edebileceğiniz bir hak yok, servisin kanuni yetkileri arasında cihazı formatlamak da var. Ancak sabit disk arızalarından sonra servis cihazı ilk hali ile size geri verdiğinde sizden formatlama bedeli alamaz.

Son olarak batarya problemlerini ele alacağız. Bir cihazın bataryası sizin bu bataryayı nasıl kullandığınıza bağlı olarak beş sene de dayanabilir, üç ay da. Bu sebepten de garanti süresi içerisindeki cihazınızın bataryası artık uzun süre gitmiyorsa servis sizden ücret alabilir, haberiniz olsun. Ancak şunu unutmayın, teknik olarak ilk aldığınız gün üç saat giden batarya bir sene sonra bir saat gidiyorsa bu bir problem değildir, ancak batarya fişten çekince hemen kapatıyorsa bunun sizin kullanımınızla alakası yoktur, garanti altında değişmesi gerekir.

Kapatırken bir uyarı, notebook bilgisayarların hepsi yurtdışında üretildiği için bir kısmı legal, bir kısmı da illegal yollarla ülkeye giriyor, dolayısıyla fiyatı ucuz diye illegal yollardan gelen bir cihazı satın alıyorsanız, garanti konusunda da aynı illegal işlemlerle başbaşa kalabilirsiniz, bunun için dikkatli olmanızda fayda var. Ucuz etin yahnisini unutmayın...

27 Temmuz 2012 Cuma

Solid State (Katı Hal) Hibrid Sürücü



Temelde taşınabilir bilgisayarlar için kullanılan sabit disk sürücüleri iki gruba ayırıyoruz:


·         Geleneksel, dönen manyetik disklerin üzerine kayıt yapıp okuyan sabit disk sürücüler,


·         Dönen ya da manyetik özelliği olmayan ve bilgiyi USB sürücü benzeri elektronik olarak saklayan Solid State Drive (SSD – Katı Hal Sürücüler).


Normalde piyasadan aldığımız yüksek kapasiteli sabit disk sürücülerin neredeyse tamamı geleneksel sürücülerdir. Bu sürücülerin çalışma prensibi manyetik disklerin üzerine bilgiyi kaydedip sonra da gerektiğinde bu bilginin okunmasına dayanır. Bu sebepten manyetik disk üzerindeki bir alana ne kadar çok bilgi yazmayı becerirsek diskin kapasitesi o kadar artar. Her geçen sene sabit disk kapasitelerinin artabilmesinin ardındaki sebep budur. Ancak fazla bilgi yazdığımız zaman yazdığımız bilgiyi dönen diskin üzerinde bulup okumamız da uzun sürmeye başlar. Bunun çözümü de diski daha hızlı döndürmekten geçer. Dolayısıyla geleneksel sabit disk satın alırken dikkat edilecek iki ana faktör diskin kapasitesi (GB veya TB ile ölçülür) ve diskin dönüş hızıdır (rpm ile ölçülür).


Kullandığımız uygulamalar eğer sabit diske hızlı erişim gerektiriyorsa geleneksel, manyetik temelli diskler hız ihtiyacımızı karşılamayabilir. O zaman da seçeneğimiz SSD sürücülerdir. SSD sürücülerin dönen bir diski ve bunu okumak için hareket eden bir kafası yoktur. Bilgi elektronik olarak saklandığı için (silikon bir çip üzerinde) bilgiye ulaşım neredeyse hiç zaman almaz. Bu nedenle SSD sürücüler geleneksel sürücülere göre çok yüksek hıza sahiptirler. Ama SSD sürücülerin hafızaları çok pahalı olduğu için bu hafızanın yüksek hacimde bulunması da çok pahalı olacaktır. Bu sebeple SSD sürücülerin kapasitesi geleneksel sürücülerin kapasitesinin çok altındadır.


Solid State Hibrid Sürücü ise bu iki özelliği birlikte kullanmayı amaçlayan bir teknoloji içerir. Bu sürücünün temeli geleneksek, dönen manyetik disklerden oluşan bir teknolojidir. Bu teknolojinin faydası disk kapasitesinin SSD sürücülere oranla çok daha yüksek olabilmesidir. Ama bunun yanında aynı disk içerisinde bir de SSD sürücü vardır. Bu SSD sürücünün kapasitesi piyasada satılan SSD sürücülerin kapasitelerinden çok daha azdır. Ancak bu sürücünün görevi tüm verinin değil kullanıcının sıkça ihtiyaç duyduğu verilerin bu kısımda depolanmasıdır. Dolayısıyla sürücü çok kullanılan verileri SSD kısmında, daha az kullanılan verileri de manyetik disk kısmında saklayarak hem kapasitesi geniş, hem de erişimi hızlı bir sisteme sahip olmamıza yardımcı olur.


Sabit diske ulaşım normal kullanıcılar için genelde açılış anında önemlidir. Çoğu zaman mesela bir yazı yazarken ya da bir işlem tablosu üzerinde çalışırken bilgisayarımız sabit diske neredeyse sadece üzerinde çalıştıklarımızı saklama aşamasında gerek duyar. Ancak bu programları açarken geçen süre programların manyetik diskte mi yoksa SSD’de mi saklandığına bağlı olarak değişebilir. Bu sebeple hibrid diskler sık kullanılan programları SSD kısmında tutarak programların hızlı açılmasını sağlar. Buna karşılık az kullandığımız verileri de manyetik diskte tutulduğundan onlara erişim normal hızdadır, ama disk kapasitemiz yüksektir. Sonuç olarak SSD hibrid diskler hız açısından SSD disklerden daha yavaş, ama manyetik disklerden hızlıdır, kapasite olarak da manyetik disklerden küçük, ama SSD disklerden çok daha büyüktür.



Uyarılar:


·         Bu açıklamalar teknik olarak herkesin anlayabileceği şekilde yazıldığı için konunun uzmanlarına “teknik açıdan tam olarak doğru” gelmeyebilir, hedef “teknik açıdan doğru” ama kolay anlaşılır bir açıklama sağlamaktır.


·         Yukarıda verilen bilgiler 2012 yılının teknolojisini yansıtmaktadır.